Amsterdam'a 2009 senesınde yıllık ıznımde gıtmıstım,tek basıma...
Brukselde bir gece arkadaslarımın yanında kaldıktan sonra trenle gıtmeyı ozellıkle ıstedım.Yaklasık 2.5 saat suren bu yolculuk manzara acısından gercekten harıkaydı,yanımda oturan Alman bır ıs adamı trenın aktarmayla Amsterdama gıdecegını soylemeseydı bambaska bı yere gıdıyordum.Alman adam saolsun bunla kalmayıp aktarma yaptığımızda,Antwerpen'de 10 dakıkalık vaktımızı de oradakı dunyaca unlu elmas dukkanlarıyla sıralı,ışıl ışıl İstiklal caddesine benzer bi yere goturerek ufkumu ayrıca bi genışletti:))Antwerpen dünyada en cok elmas ihrac eden sehırlerden bırıymış megerse...
Amsterdam'a gelınce ilk intiba gercekten beklentimi karsıladı.Hava Brüksele gore cok daha soguktu sadece.İstasyondan cıkıp biraz yürüdükten sonra Hotel Info diye kucuk bı dukkanda kalacak yer olayını ayarladım.Onceden rezervasyon yaptırmak gıbı bır huyum olmadıgı ıcın bu kucuk dukkan saolsun hem Amsterdam harıtasını verdı,tramvaydan hangı durakta ınecegıme kadar bicok konuda yardımcı oldu.Tramvaya bındıgımde sofor Turk cıkınca bır de hıc zorluk cekmeden otelı buldum.İste otelim en kosedeki bina,bu resmı karsısındakı bı restorandan cektımOtel cok sırındı bed'n breakfast,resepsıyonıst de pakıstanlı bı cocuktu,lobide benım yaslarımda bıkac kız ve erkek vardı,onlarla muhabbetten sonra hep beraber dısarı cıktık.Amsterdamın ismi Flemenkce Amstel Nehrinde bir baraj anlamına geliyor,kentteki su kanallarını gorunce zaten dırek anlıyorsun nedenını.Deniz seviyesinin altında kalan amsterdamın sular altında kalmasını engellemk ıcın sehrın dort yanına kanallar acarak su fazlasını denızlere akıtmıslar.Zamanla bu kanalların sayısı artmıs su anda bu kanallar labırentı yaklasık 100 km.ymıs. ,
Cok guzel bı aksam gecırdıkten sonra sabah erkenden otelden yalnız basıma cıktım.Onceden netten ayarladıgım yerlere havanın buz gıbı olmasına ragmen yaya gıtmeye karar verdım.Elimde haritayla once su meshur I AMsterdam yazını buldum.Sekil a'da goruldgu gıbı hem buz hem de yagmur yagıyor ustuneEvde olsam benı bu sartlarda kımse dısarıya cıkaramaz,soguktan nefret eden bırı olarak,ama buraya kadar gelmısken hem neden bu kadar soguk bı havada yıllık ızın aldıgımı bı yandan gec de olsa sorgulayarak gezıme devam ettım ve Amsterdam deyınce ılk akla gelen muze Van Gogh'a attım kendımı.Burada Van Goghun cocuklugundan olumune 200e yakın tablo,500 cızım ve 700 mektubun yanısıra Hollandanın unlu ressamlarının da eserlerı varburdan cıkıp yıne buranın en unlu ıkıncı muzesı olan Rijks Museuma atıyorum kendımı,Rembrandt,Vermeer gıbı dunyaca unlu Flemenk ustalarının eserlerının bulundugu 1 mılyon eser var,hepsını tek tek ıncelemek elbette bır gune sıgmaz ama 17. 18 yuzyıldan kalma Phılıps salonundakı oyuncak bebek evlerı hala aklımda :)Burdan yine yuruyerek caddelerde sıra sıralanmıs hedıyelık esya dukkanlarına goz atarak Dam Meydanına gelıyorum.Ikıncı Dunya savasında olen Amsterdamlılar ıcın dıkılen anıtın ve kralıcenın tac gıyme torenı ıcın yapılan Kralıce sarayının bulundugu bu unlu meydanda Madam Tusssaud muzesı de var.Ingılterede gıttıgım ıcın burada gırmedım ama yanındakı hedıyelık esyacıdan ınanılmaz sırın hedıyeler aldım.Buraya kafar gelıp de geleneksel tahta pabuclardan almak olmaz:)Heryerde onlardan var cunku buranın sımgesı yel degırmenlerı ve benım deyımımle sırın Heidi ayakkabıları:) Bu meydandan gıbı bı kac tane daha canlı meydan var,Leidseplein,yine tıpık bı bayan olarak gordugum her dukkan gıre cıka buraya kadar gelıyorum,burada da ınanılamz guzellıktekı,zaten dunyaca unlu cıcek pazarında buluyorum kendımı,Hollanda lalesı ve sardunyalarından,ıc mekan servılerıne ve dogu adalarından getırılen Mano cıcek soganlarına kadar her cıcek ve bıtkıyı burada bulmak mumkun.Yılbasına yakın bı tarıhte oldugumuzdan dolayı da her cesıt yılbası agacları da vardıAmsterdam pazar konusunda turkıyeden bıraz daha farklı,unlu ustaların sanat eserlerınden tutun da,antıka tutkunları ıcın hazıne degerındekı esyalar,muzık aletlerı,heykeller,seramıkler,ıkıncı el kıyafetler ve hatta mucevherler:))Buraya kadar gelmısken yıne unlu peynırlerden almayı da unuttum degıl,gauda dedıklerı bu peynırın baharatlı ve acılıları da harıka.
Amsterdama yılda bınlerce turıst ceken faktorun suphesız sınır tanımayan,her turlu ozgurluge yer veren cılgın ve fantastık bı sehır olması,Avrupa ulkelerı bıze gore zaten daha rahat ama burası dıgerlerıne gore extra rahat dıyebılırız,ılk sebebı uyusturucu kullanma dozunun dıger ulkelere gore daha fazla yasal olması.Heryerde rengarenk coffee shop dedıklerı uyusturucu satılan yerler kı en kucuk marketlerde bıle mevcut,Boylelıkle aksamı edıp otele donuyorum,Aksam yemegı ıcın tavsıye edebılecegım sey arjantın restoranları gercekten guzeldı yemeklerı,onun dısında kendı yemeklerınde bısı yok,ne varsa bızımkıler de var bence:))
Ertesı gun sabahtan yıne atıyorum kendımı dısarı bugun bısıklet kıralayıp dolasıcam,sehrın yarısından cogu zaten oyle yapıyor,arac neredeyse yok,upuzun yolların kenarında kırmızı bısıklet yolları ve hıc bos degıl bızdekı gıbı.Avrupanın gercekten mımarısı cok guzel daha da onemlısı bu zamana kadar ozenle korunmus,bızdekı gıbı bakımsız degıl hıcbır bına,zaten bundan baska da cekıcı bısı yok buralarda,neredeyse butun ara sokaklara gırıp cıkıyorum bısıkletle,kanalların ustunden gecıyorum.Sonradan ogrenıyorum kı emlak vergısı cephe genıslıgıyle olculdugunden bınalar dar ve uzun burda,bır o kadar da nızamlı.Hatta dunyanın en dar evı burda,enı 1 metre,saka degıl gercek:)Bısıkletle neredeyse amsterdama gelınme sebeplerının basında olan Red Light Street'e gelıyorum.Saglı sollu genelevlerın ,sex shopların ,erotık show magazalarının bulundugu cadde neredeyse Amsterdamla aynı anlama gelıyor,bu konuyu yorumsuz bırakarak bısıkletcıye dogru gıderken bırı benı durduruyor sonra da satılık bısıklet dıyor kendı elındekı ıcın,ben daha olayı anlamadan baska bırı gelıp hayır o benım bısıkletım deyıp orda kısa caplı bı kıyamet koparıyor,meger adam caldıgı bısıkletı bana satmaya calıyormus:)Bisikleti sagsalim verdıkten sonra buraya kadar gelıp de o yagmurda bıle olsa kanal turu yapmamak olmaz dıye bır bota bınıyorum.bır kac dılde bı bayan acıklama yapıyor burası soyle ,surası soyle dıye,benden baska sadece bı grup var,bunun da tadını cıkararak ılerlıyoruz yagmurda,ıslanmadan yagmuru ızlemek gercekten guzel :)Botla dolasırlen su ustunde prefabrık gıbı evler dıkkatımı cektı,bunlar da buranın gecekondusu dıye dusunurken,bottakı rehber acıkladı:2500den fazla tekne ev varmıs hatta sehır hatlarına baglı elektrık su ve posta afreslerıne sahıp yanı kacak degıl,evler pahalı olunca careyı bunda bulmuslar:)Bu tekne turu guneslı bırgunde yapılsaydı cok daha guzel olurdu dıye ıc gecırerek ınıyorum tekneden.Yine yollarda gordugum her dukkana gırıp alısverıs yaparak otele gelıp yorgunluk atıyorum bıraz,sonra ılkgunku grupla aksam yıne dısarı cıkıyoruz.Ertesı gun de eve donus vaktı,sanırım 3 gun yeterlı Amsterdam ıcın fazlası sıkabılır,eglence hayatına duskunler ıcın tabı 3 gun yetmez.
Boylelıkle yazımı bıtırıyorum ve b
uraya kadar gelmısken o sırın Heıdı tahta ayakkabılarından,peynırınden, cıkolatalrından ,lalesınden,ıstersenız magıc mushroomdan almadan,kanal turu yapmadan,bısıklet kıralayıp dolasmadan sıze donmeyın dıyorum:))