2 Eylül 2013 Pazartesi
SIĞACIK
Sürpriz İzmir yatıyla kendimi bir anda Seferhisar'da buldum geçen hafta.Çocukluk arkadaşım burda yaşadığından bi kaç kez gelmiştim buralara ama Sığacık'a hiç yolum düşmemişti.İzmirin işkenceci Ağustos sıcağına aldırmadan kendimizi hemen bu şirin yere attık arkadaşımla.Sığacık küçücük bir liman kasabası ama burayı anlmalı kılan çok fazla şey var burada...ilk kez 1999da İtalyada başlayan cittaslow akımının ilk tenmsilcisi burası çünkü. İtalyanca Citta (Şehir) ve İngilizce Slow (Yavaş) kelimelerinden oluşan Cittaslow kelimesi, Sakin Şehir anlamında kullanılmakta, küreselleşmenin şehirlerin dokusunu, sakinlerini ve yaşam tarzını standartlaştırmasını ve yerel özelliklerini ortadan kaldırmasını engellemek için Slow Food hareketinden ortaya çıkmış bi akım.Slowfood akımı da yine Roma'da İsponyal merdivenlerine kurulan dünyaca ünlü bi fastfood zincirine karşı yapılan eylemler sonucu ortaya çıkmış.Böyle orijinal şeylere hasta olmamak mümkün değil bence :) Türkiyede de daha sonra Gökçeada, Akyaka, Taraklı, Yenipazar, Perşembe, Vize, Yalvaç gibi küçük ilçeler bu birliğe üye olmuş.
Zamanında buraya şu anda görülecek durumda olmasa da bir zamanlar şarap tanrısı Dionisos un kurduğu antik Teos şehri ev sahipliği yapıyormuş.Antik dünyanın birçok önemli isminin de doğum yeri olan 12 İon şehrinden biri olan bu kentin bazı parçaları Sığacık kalesinin yapımında kullanılmış.
Şimdilerde ise Sığacık mandalina bahçeleri,sevimli marinasıyla ki dünyayı dolaşan ilk en küçük Türk teknesi Uzaklar buradan yolculuğuna başlamış,geçimini turizmden kazanan kendine has bir kasaba olmuş.Ege insanının sıcakkanlılığı ve turistlere misafir mantalitesiyle yaklaşmaları burayı çok daha şirin mi şirin yapıyor gerçekten.
Sığacık küçücük bir yer, arkadaşım önce kaleyle başlamamızı söyledi,genel olarak bakımsız kalmış bir kale ama burçlarına cıktıgınızda ki buraya çıkmak yasak tüm sığacık muhteşem görünüyor
Sığacık merkezde denize girilmiyor ama buraya yakın Ekmeksiz ve Akkum diye iki plaj var,denizi de Akçayın soğukluğunu aratmayacak cinsten o gün vaktimiz olmadığı için giremeyip sadece merkezi dolaşmakla yetindik.Marina kıyısında balıkçı restoranları,çay bahçeleri ,bir kaç tane hediyelik eşya dükkanı var,bir de pazar günü kurulan organik pazarları varmış.Ona da bir dahaki sefere dedik :)
Ege nin her yeri başka güzel, kıyıda köşede kalmış yerleri çok şükür ki hala bozulmamış buralara tekrar gelmek için daha çok sebep var diyorum ve yazıyı buralardan bir kaç resime bırakıyorum...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)