8 Kasım 2012 Perşembe

GÜNEŞİN EN SON BATTIĞI YER; GÖKÇEADA...

Şöyle bir baktım da yazmayalı 8 ay olmuş, cok boslamısım blogumu coookk :)) Kış mevsımının kendısını hıssettırmesıyle haliyle yine buradayım,tüm yaz gezdim tozdum,sonra yine kürkçü dükkanı hesabı işte... Gökçeada'dan başlamak istedim öncelikle çünkü buraya bayıldım,sezon sonu gitmemden dolayı mıdır nedir iki günlük bir sakinlik tüm stresimi çekti aldı üzerimden.Türkiye'nin en büyük adası olmasına ragmen,çok şükür ki gözlerden biraz uzak kalmış.Eski adı İmroz olan bu ada aynı zamanda Türkiye'nin en batı ucu. Çanakkale'den 10 dk.lık vapur yolculuguyla Eceabat'a,oradan kara yoluyla 15 dk Kabatepe'ye,oradan tekrar 1.30 saatlik keyifli bir vapur yolculuğuyla ulaşılıyor .Girişte adı gibi sakin Kuzulimanı karşılıyor bizi
15 dk.lık araba yolculuguyla merkeze varıyoruz,küçücük şirin mi şirin bir yer burası.
Merkezden yaklaşık 5 km uzaklıktaki eski adı Kefalos Koyu'nda kalacagız,adından da anlaşılacağı üzere eskiden kefalin bol olduğu bir yermiş,şimdilerde ise Aydıncık diye geciyor ismi.Koya doğru ilerlerken yol üzerinde sayısız başı boş otlayan koyun keçi görüyoruz ki burada işler böyle yürüyormuş,dağdaki kekik ve yabani otlarla beslenen hayvanların uzerindeki renkli kınalardan kime aıt oldukları anlaşılıyormuş. Kalacagımız yere varıp yerleştikten sonra ada turuna Zeytinli Köyü'nden başlıyoruz. ZEYTİNLİKÖY ( AYA TEODEROİ ) Ada 10 tane köye sahip ve yaklaşık 300 Rum nufusu var,hala iç içe yaşayıp gidiyorlar ada halkıyla.Bu köylerin cogu sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmış.Köy­ler, za­ma­nın­da kor­san sal­dı­rı­la­rın­dan ko­run­mak için yük­sek te­pe­le­re ve de­niz­den uzak böl­ge­le­re ku­rul­muş. O yüz­den de­niz kı­yı­sın­da yer­le­şim bu­lun­mu­yor ada­da.Dünyadaki 300 milyon ortodoks Hiristiyanın ruhani lideri olan 1.Bartholomeos 1940 yılında burada doğmuş. 1991 yılında Patrik ilan edilen Bartholomeos, senede birkaç kez doğduğu evi ziyarete geliyormuş.İşte Zeytinli'den bir kaç kare... ,
Buraya kadar gelmişken Nefise Karatay'ın babası Orhan Karatay'ın kahvesinde dibek kahvesi veya sakızlı muhallebi tatmanızı şiddetle tavsiye ederim
BADEMLİ KÖYÜ ( GLIKI ) Adı gibi her yeri badem ağaçlarıyla kaplı, adanın en eski yerleşim yerlerinden biri olan bu köy yine bir tepe üzerine kurulu,adanın balkonu da diyebilecegimiz bu köy karsısında Semadirek Adası,asagıda mendirek ve balıkcı tekneleriyle muhtesem Kalekoy manzarasına sahip.Aynı zamanda buralı arkadasımızın dogum yeri,anlattıgına göre sımdı sessizliğin hakim olduğu, sadece lodosun ıslığının duyulduğu bu sokaklarda rum cocuklarıyla saklambaç oynarlarmış,evlerin çoğu yıkık dökük,insanlar çoktan bırakıp gitmişler.Köyün ortasında kocaman bir çınar agacı var,yanında da eski açık bir çamaşırhane,tipik rum adeti,herkes kendi gününde çamaşırını orada yıkarmış,şimdiyse hala inatla akmakta olan suyun sesinden başka hiç bir hareketi yok...
Arkadasımızım abisi hala burada yaşıyor,adada hayvancılık zeytinciliğin yanı sıra arıcılık da cok faal,kendi bahcesıne bir ev yapmış,kendı kendine orada köpek,tavuklar,kedilerle yaşayıp gidiyor,imrenmemek elde değil doğrusu...
KALEKÖY LİMAN (KASTRO ) Kaleköy biri tepede, diğeri de limanda olmak üzere iki köyden oluşuyor,limandaki adanın tek deniz kenarında olan yerleşim yeri.Eskiden burdan ulaşım saglanırmış ama şımdilerde balıkcı barınakları,yatlar,tekneler,küçük balık restoranları,hediyelik eşya stantları var.Mendirekten güneşin batışını izledik,kordonda yürüdük,bir de küçük bir manastır var,eskiden balıkcılar denize acılmadan kendılerını korusun ,bereketli olsun dıye burada dua ederlermiş.Makinem bozuldugu ıcın başka yerden alıntı resimler koyuyorum bu güzelliği anlatmak için...
Ada uzak olmasından dolayı hala bozulmamış,bu yüzden buraya bayıldım,tekrar gelme istegini uyandırıyor bende.Gün batımını Kaleköy'deki kayaların ustunde izlemeden,el altından satılan rum saraplarından icmeden, sakızlı muhallebi,dibek kahvesi ve efibadem denilen bademli kurabiyelerden tatmadan Gökceada'dan dönmeyin derim:))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder