21 Kasım 2013 Perşembe

PİRİ REİS'İN HARİTASI

Piri Reis düşlerimizi çizmiş hartasına Boyamış serin deniz sabahlarının renkleriyle. Piri Reis düşlerimizi çizmiş hartasına Göz görmemiş,el değmemiş yıldız hevenkleriyle. Piri Reis düşlerimizi çizmiş hartasına Varılan kıyılardan ayak basmamış kumsallara doğru Hayırsız adalarla yeşil papağanların arasından Billur köşklere giden yolu. Reis'in hartasın kıtalardan büyük boynuzlu balıklar Ve timsah başlı maymunlar yanardağlardan iri Reis'in hartasında yelkenliler yürek kadar Ama balıklar maymunlar yutamıyor yelkenlileri. Yolculuklar başlamaz yürek çağırmasa Akıl yorulabilir,yılabilir ama yüreğin sırtı gelmez yere. Yelkenlilerle gidiliyor kosmosa Piri Reis'in haritasında yüzen yürek kadar yelkenlilerle. Nazım Hikmet Ran 29 Aralık 1960 Moskova

17 Kasım 2013 Pazar

Kayaköy,FETHİYE...

Gemiler Koyundan geldiğimiz yolu geri dönerek içinden geçtiğimiz Kayaköy'e geliyoruz.Havanın bulutlu olmasından güzel resimler çekemiyoruz ama insanı etkliyen bir atmosferi buranın.Sessiz sakin kendi halinde ama biraz fazla turistik daha doğrusu daha çok yabancı turistlerin rağbet ettiği bir yer olmuş... Genel olarak baktığımızda gecmisi m.o.3000'li yillara uzanan kayakoyden gunumuze m.o. 4.yy'a ait lahit ve kaya mezarlari ulasabilmis. osmanli imparatorlugu'nun son donemlerinde tekrar iskan edilen kentte rumlarin, bati trakya turkleri ile mubadele edilmesi sonucu bosalan yapilarin ahsap bolumleri ve ust ortuleri dogal etkenlerle tahrip oldugunudan resmen bir hayalet sehir gorunumunu almis. terk edilen kentte herbiri 50m2 den buyuk olmayan ve manzara ve isik acisindan birbirinin onunu kapatmayan, alt katlari kiler olarak kullanilan, ikiser katli, giriste catidaki yagmur sularinin toplandigi zemin alti sarniclarinin oldugu 350-400 konut bulunmaktadir.konutlarin arasina serpistirilmis cok sayida sapel, iki buyuk kilise, bir okul binasi ve bir gumruk binasi ile gorulmeye deger bir yer.yakınlarında hala kullanılan evler mevcut,bir kaç tane restoran hatta bir de çömlek atölyesi var.Bir de sanat atöylesi varmış ve sizi köyün erafında tur attıran şirin mi şirin develer vardı.Yurdumun her köşesi ayrı cennet ama burada canımı çok kötü sıkan bir şey oldu.Yolda bir amcaya adres sorduk ve ben de o tarafa gidiyorum deyince arabamıza aldık.Amcanın sohbeti muhabbeti çok iyiydi gerçekten ama söyledikleri şeyler insanın canını yakan cinsten.Yaşadıkları köyde neredeyse Türklerin kalmadığını,başı sıkışanların İngilizlere evlerini satıp şehire gittiklerini anlattı.Hatta son olarak da zamanında biz kılıçlarla almışız ama adamlar şimdi parayı basıp alıyorlar deyince gerçekten insana koyuyor,gerçekten hiçbirşeyin kıymetini bilmiyoruz,ancak herşey elimizden alındığında dımdızlak kalınca anlayacağız maalesef...

Gemiler Koyu, FETHİYE...

Sevgili şirketim iznimin ilk kısmını sen haziranda izin yaptın deyip sağolsun ikinci yarısını kasım ayında verdi.Ben de hala sonbaharda olduğumuzu hatta kışın geldiğini kabullenmeyip son kez denize girmek ümidiyle yine güneye inmeye karar verdim.İstikamet önce Kabak Koyu,Kayaköy,Bozburun ve Datça olacaktı, hemen hemen plana uyduk ama uymadığımız zamanlarda da çok güzel süprizlerle karşılaştık açıkçası... Sabah 6da teker döndü ve bir kaç günlüğüne memlekete gittim.Oradan istikamet Fethiye oldu.Fethiye'nin merkezini genel olarak kalabalıklığından, cosmopolitliğinden ,küçük bir İstanbul gibi gelmesinden midir nedir sevemiyorum bi türlü.Her geçen gün daha da kötüye gidiyor açıkçası neyse efendim oraya uğramadan dosdoğru Hisarönüne oradan da Gemiler Koyuna gidiyoruz.Yolda hafif çiseleyen yağmur gittikçe şiddetini arttırdı ve sağolsun yanına rüzgarı da alarak ben denize girmeyeyim diye sağlam bir fırtına patlattı. Ama yine de koya giderken manzaranın harikalığı bana kendimi mükemmel hissettirdi. Zamanında Bizanslılar için çok önemli olan bu koy şimdilerde sit alanı sayılıyor ama yine de Türk halkım bi kaç tane kaçak bungolov inşaa etmeyi başarmış. Giriş ücreti 3 lira ,koyun denize girilen kısmından sonra harika bir çam ormanı komşuluk ediyor,bir kaç tane tahta piknik masasıyla da bizler de bu deniz ve orman bütünlüğüne dahil olabiliyoruz.Ben denize giremedim ama yine geleceğim yerlerden biri olduğu için o zamana sakladım hevesimi.

1 Kasım 2013 Cuma

Bir Bayram Hatırası ,BANDIRMA...

Bayram geçeli çok oldu ama ben yine de yazmak istedim Bandırmayı.Bu ilk gidişim değildi aslında Bandırma'ya ama her geçen gün biraz daha olumsuz yönde değişmesi beni gerçekten tedirgin ediyor. Aslına bakarsanız bu sorun her yer için geçerli artık ...Bunun suçlusu teknoloji mi bilmiyorum ama daha 10 sene öncesinde bile adı sanı bilinmeyen küçücük Akdeniz ve Ege köyleri bile bu olumsuz değişmeden nasibini aldı maalesef. Kendini akıllı sanan aç gözlü Karadenizli müteahhitler her yere burunlarını sokup her yeri mahvediyorlar...Neyse bu kaçınılmaz sondan söz etmeyi kesip biraz Bandırma'dan bahsetmek istiyorum. Bandırmanın tarihine baktığımızda milattan öncesine dayanıyor,küçük bir balıkçı köyü olan ve Kyzikos şehrinin limanı olarak kullanılan Bandırma, o yıllarda güvenilir liman anlamına gelen Panarmos adıyla anılıyormuş.1874 de büyük yangın geçirince şehrin tamamı nerdeyse harap olmuş,1876-78 yıllarında Osmanlı-Rus savasından sonra da çerkes,tatarların yerleşmesiyle şehir tekrar canlanmış. 1. Dünya savasında da yunanların elinden 17 Eylül 1922 de Türk askerleri tarafından kurtarılmış.Şimdilerde ise nüfus ve gelişmişlik bakımından bir çok ilden daha önde olan bir ilçe haline gelmiş. Kimyasal gübre fabrikaları, besi ve şeker fabrikalarıyla sanayi şehri kimliğine sahip. Her gün düzenli olarak İstanbul'a yapılan feribot seferleriyle sanki İstanbul un bir semti haline gelmiş. Bandırma nın merkezindeki liman ve fabrikaların atıklarından dolayı malesef merkezde denize girilemiyor ama 20 dakikalık mesafede Erdek şirin mi şirin bir tatil beldesi olarak o ihtiyacı tamamen karşılıyor. Buraları dolaşmaya bir gün yeter de artar bile ama buralara kadar gelmişken, abartmıyorum, bu zamana kadar yediğim en iyi iskenderdi, meşhur iskenderini yemeden, mihaliç peynirinden ve daha önce hiçbir yerde görmediğim dağ çilekli ,kakuleli, naneli, fındıklı türk kahvelerinden satın almadan dönmeyin derim ve sözü fotoğraflara bırakırım :)