1 Kasım 2013 Cuma

Bir Bayram Hatırası ,BANDIRMA...

Bayram geçeli çok oldu ama ben yine de yazmak istedim Bandırmayı.Bu ilk gidişim değildi aslında Bandırma'ya ama her geçen gün biraz daha olumsuz yönde değişmesi beni gerçekten tedirgin ediyor. Aslına bakarsanız bu sorun her yer için geçerli artık ...Bunun suçlusu teknoloji mi bilmiyorum ama daha 10 sene öncesinde bile adı sanı bilinmeyen küçücük Akdeniz ve Ege köyleri bile bu olumsuz değişmeden nasibini aldı maalesef. Kendini akıllı sanan aç gözlü Karadenizli müteahhitler her yere burunlarını sokup her yeri mahvediyorlar...Neyse bu kaçınılmaz sondan söz etmeyi kesip biraz Bandırma'dan bahsetmek istiyorum. Bandırmanın tarihine baktığımızda milattan öncesine dayanıyor,küçük bir balıkçı köyü olan ve Kyzikos şehrinin limanı olarak kullanılan Bandırma, o yıllarda güvenilir liman anlamına gelen Panarmos adıyla anılıyormuş.1874 de büyük yangın geçirince şehrin tamamı nerdeyse harap olmuş,1876-78 yıllarında Osmanlı-Rus savasından sonra da çerkes,tatarların yerleşmesiyle şehir tekrar canlanmış. 1. Dünya savasında da yunanların elinden 17 Eylül 1922 de Türk askerleri tarafından kurtarılmış.Şimdilerde ise nüfus ve gelişmişlik bakımından bir çok ilden daha önde olan bir ilçe haline gelmiş. Kimyasal gübre fabrikaları, besi ve şeker fabrikalarıyla sanayi şehri kimliğine sahip. Her gün düzenli olarak İstanbul'a yapılan feribot seferleriyle sanki İstanbul un bir semti haline gelmiş. Bandırma nın merkezindeki liman ve fabrikaların atıklarından dolayı malesef merkezde denize girilemiyor ama 20 dakikalık mesafede Erdek şirin mi şirin bir tatil beldesi olarak o ihtiyacı tamamen karşılıyor. Buraları dolaşmaya bir gün yeter de artar bile ama buralara kadar gelmişken, abartmıyorum, bu zamana kadar yediğim en iyi iskenderdi, meşhur iskenderini yemeden, mihaliç peynirinden ve daha önce hiçbir yerde görmediğim dağ çilekli ,kakuleli, naneli, fındıklı türk kahvelerinden satın almadan dönmeyin derim ve sözü fotoğraflara bırakırım :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder