14 Aralık 2013 Cumartesi

Çikolata Kokulu Masal Şehri, BRUGGE.....

''Uyanık olduğumu biliyorum ama yine de rüyadaymışım gibi geliyor " cümlesi 'in Brugge' filminde Brugge'ü en iyi anlatan cümleydi sanırım.Ilk kez bu filmde görüp aşık olmuştum kendilerine...Geçen sene 5 günlük Bruksel yatıyı programda görünce gitmeyi çoktan aklıma koymuştum bile. Giderken türlü zorluklar atlatsam da yine de vazgeçmeyip gittiğimde iyi ki gelmişim dedim trenden ilk indiğim anda.çünkü iner inmez tren garından çıktığınızda bambaşka bir dünya karşılıyor sizi.bu gerçek olamayacak kadar güzel olan masalsı atmosferin içinde buluyorsunuz bir ânda kendinizi.ama önce şu muhteşem manzaralı tren yolculuğumun resmini de koymadan geçemeyeceğim
Tren istasyonundan ister yürüyerek ister otobüsle çok kısa bir sürede şehir merkezine ulaşabilirsiniz.meydana indiğim anda filmde gördüğümden çok daha fazla güzel bir yerde olduğumu anladım.sanki o şehir o hep oradaymış da ben gelecekten geliyormuşum gibi,sanki zaman makinesinde yolculuk yapmış gibi... Brugge un tarihine baktığımızda 11.yüzyılda Avrupa nın en önemli ticaret ve liman şehirlerinden biriymiş.tabi zamanla seller ve coğrafi şekillerin değişikliğinden bi iki kanal dışında denizle bağlantısı tamamen kesilmiş.ama günümüze o halinden pek bir değişiklik kaybetmediğinden Avrupa'nın en önemli turistik şehirlerinden şu anda. Brugge ü gezmenin en güzel yolu kanal turu yapmak sanırım.kendimi sakin sessiz kuğularla birlikte bir masal filmindeymişim gibi hissettim kendimi.ummadık görüntüler aklınızı başından alabiliyor! hala aklımda unutulmayan anlar kaldı o kanal turundan.... Tekrar meydana geliyorum.bir tarafta restoranlar bir tarafta şehir turları yapan faytonlar bir tarafta çiçek pazarı bir taraftan pancake ve çikolata kokusu ....Avrupa'nın fabrikadan çıkmış gibi duran düzenli ve ihtişamlı şehirlerinden çok ama çok farklı,huzurun sakinliğin hakim olduğu masallardan fırlamış gibi biblo gibi bir şehir,böyle huzuru hiçbir Avrupa şehrinde görmedim...Meydandanki restoranlardan birine oturuyorum ve Belçika'ya has hastası olduğum beyaz şarapları mideye söylüyorum yanına da yine buraya has ev yapımı biralardan....
Daha sonra masadan kalkıp Bruj un simgesi olan meşhur çan kulesine gidiyorum.Filmin final sahnesiyle de özleşmişti.Buranın ilginç bir öyküsü var.Kule eskiden hazine ve belediye ile ilgili arşivlerin saklanmasında ve aynı zamanda şehre karşı olan saldırılarıgözetlemek için yapılmış olsa da bu konuda pek başarılı olamamış ve defalarca yanarak şehrin tüm kayıtlarının yok olmasına sebep olmuş.Ama hala ortaçağdan kalma çan kulesiyle beraber Belfry Bruj un en göze çarpan yapısı.Kulenin tepesine 366 adet merdivenle ulaşıyorsunuz.Çıkasıya kadar ecel terleri dkseniz de çıktığınızda önünüze serilen manzara nefes kesmeye yetiyor açıkçası. Benim gittiğim zaman turistik dönem olmadığından rahat rahat, şehri dinleyerek,sokaklarında kaybola kaybola kısa da olsa ama güzelce dolaştım şehri.Ama kış mevsimi olduğundan hava kararmaya başlayınca mecburen döndüm Bruksele.Bir gün kesinlikle tekrar geleceğim yerlerden biri daha burası.Fotograf makinamın hafıza kartını unuttuğum için sınırlı sayıda fotoğraf çekebildim ama siz bu güzellikten mahrum kalmayın diye en güzel Bruj manzaralarıyla başbaşa bırakıyorum sizi... İşte Bruj un biblo gibi evlerinden biri...
bu da meşhur meydan...
bu da oradan aldığım minik bir hatıra...
meşhur Belfry Kulesi...
işte size gitmeniz için bir kaç neden daha :)...

1 yorum:

  1. Uff hakikaten uyanıkken bile rüyada hissi veren harika kareler :-)

    YanıtlaSil